Sene 2002..Alaçatı’yı ilk keşfedişim.. Köyden bozma ama sanki resimden çıkma taş evler, yollar toz toprak içinde, üzerinde Eeyore resimleri olan bir pijama ve kabak çiçeği aldığım harika köy pazarı, bir iki tane çok lezzetli restoran, İmren, muhallebi, damla sakızlı kurabiyeler…Ilıca’nın şantiye plajı, pazartesiden perşembeye sakin ve sessiz, Perşembe geceden gelen ziyaretçilerle adım atılamaz yoğunlukta, her şeye rağmen dalgasına ve rüzgarına, rengi içime işlemiş tek plaj.. Paşalimanı, sayısız kez arkadaşlarımın evlerine misafir olduğum güzel koy, evlerinde çok konakladım, annelerinin yemeklerini çok yedim, haklarını ödeyemem, artık helal etsinler 🙂 Aya Yorgi ve Alaçatı denizi, birbirinin tam tersi iki deniz, ikisi de ayrı keyif.. Şifne, gün batımı, manzara kafede gözleme lokma keyfi, turşu suyu, mısır, midye dolma.. Veli Usta’da bal bademli, kara dutlu dondurma.. Tabiki de çöp şiş.. Dost Pide de gece molaları, Doruk Döner kaçamakları, Şevki’de Erol’da kumru… Yıldız Burnu’nda no 15 Cafe’de ön demlenmeler.. Canlı Müzik geceleri, Kenan Doğulu, Bengü, Serdar Ortaç, Altay, Arto 🙂 O zaman böyle, Sıla bile daha vokalist o zaman, ama kendine hayran bıraktırıyor..
O kadar içime işlemiş işte Çeşme, Alaçatı, Ilıca.. İlk görüşte aşktan sonra tam 6 sene boyunca her yaz birden fazla kerelerce buluşmamız.. Ve 2008 yılından sonra ilk kez 2015 ‘te bu sene tekrar gençliğime, anılarıma dönme fırsatı yakaladım.. Evet aradan çok zaman geçti, üniversiteyi bitirdim, evlendim, bir çocuğum var, bu arada seyahatlerim devam etti, kuşkusuz artan popülaritesiyle bugün Çeşme gençliğiminkinden çok farklıydı ama içimdeki Çeşme aşkı hiç bitmemiş, İzmir bileti aldığım ilk gün yaşadığım heyecanla başladı bu hikaye.. Kendime söz verdim, bu yaz benim yazım! Ve seneler sonra yeniden çok keyif alacağım Çeşme’den!
Her zaman söylemişimdir, Çeşme’de araban yoksa hiçsin, mesafeler uzak, kopuk olduğu için, bir araba şarttır, biz de öyle yaptık, “Central” firmasından araba kiralayıp çıktık yola, “Bu Yaz Benim Yaz’ım!” demiştim ya; kiraladığımız araçta arıza oluşunca upgrade yapıldı, ve bir üst sınıf kiralık aracımızla çıktık yola 🙂 Araç kiralama firmamıza tam not veriyorum, çok memnun kaldık, tertemiz, bakımlı, kilometresi oldukça düşük şık araçlarına bir de yolda ihtiyaç duyarız diye, su, enerji içeçekleri ve şeker koymuşlardı, fikre bayıldım!
Güzel bir tatil olacak ilk dakikalardan belli 🙂 Çeşmeden önce ilk durak, tabi ki Urla yolu üzerindeki “Hanedan”, güzel, organik, sade ama bir o kadar doyurucu kahvaltımızı yapıp devam ettik yolumuza.. Mevsim haziran, okullar daha kapanmamış olduğundan her yer çok sakin..
Sınırlı gün olunca daha verimli geçirmek için otele uğramadan direkt Aya Yorgi koyuna gittik. Her zaman tek tercihim Paparazzi, Beach Club mantığının çok ötesinde kalitesi ve sakinliğiyle beni hep kendine çekmeyi başarmıştır.. Tam da bıraktığım gibi yine tüm asaletiyle yerinde duruyordu 🙂
Aya Yorgi’nin en güzel tesisidir bence, çok kalabalık olmaz, aşırı müzik yoktur, bence koyun en güzel denize girilecek köşesine sahiptir. Su sakin, berrak ve benim girebileceğim kadar ılık 🙂 Pek tabi harika yeme içme menüsü de cabası.. Tabi seneler fiyatları baya değiştirmiş, Otopark ’ta giriş parası veriyorsunuz bir miktar, bir miktarda içeri de ödeme zorunluluğu var. Her şey dahil tüm gün iki kişi 150- 200 TL kadar bir harcama yapılıyor haliyle.. Günü dinlenip, bol güneş ve denizle geçirip otele giriş yapmak üzere Alaçatı’ya geçtik.
Tercihimi hakkında hep güzel notlar duyduğum “Cumbalı Konak” tan yana kullanmıştım. İyiki de öyle yapmışım, bu kadar güleryüz, ilgi, alaka, sıcaklık bir otele bence fazla 🙂 Hayır çok şımarıyoruz çünkü 🙂
Daha ilk dakika sürpriziyle oda upgrade’i alıp, normal odadan suit odaya geçiş yaptık. ( Bu Yaz Benim Yaz’ım! çakrası devam ediyordu 🙂 )
Neden? diye soruyorum otelin sahibi Engin Bey’e, biz arada böyle güzellikler yapıyoruz diyor gülümseyerek, bence gülen gözler ve güzel yürekleri bile yeter ama bu hediyeleri de bizi çok ama çok mutlu etti 🙂 Odamıza yerleştiğimiz andan itibaren, balkondan seyredilen gün batımıyla keyfimize diyecek yok..
Odamızın güzelliği, otelin kendi içindeki uyumu, renkler, sakinliği; anlatılmaz yaşanır, tam bir huzur yuvası.. Otelin lokasyonu bir harika, Alaçatı’nın en işlek sokaklarının paralelinde, 2 dakika yürüme mesafesinde ama o kalabalıktan ve gürültüden de bir o kadar uzak, hemen önünde otoparkı mevcut, araba bırakma konusunda en ufak bir sorun yaşanmıyor ve çok ama çok harika bir özelliği var ki, cumartesi günleri kurulan köy pazarı’na otelden çıkıp bir adım atarak ulaşmanız mümkün:)
Konakladığımız 3 gün boyunca tüm nezaketleriyle bizim için ellerinden geleni yapmaya çalışan tüm ekibe, her gün ayrı içeriklerle hazırlanan harika kahvaltılarına ( sayelerinde pişi ve boyoza doyduk), ikramları olan 5 çaylarına ve harika ev kurabiyelerine, kocaman bir alkış, içten bir teşekkür gönderiyorum.
Aklınızda hiç şüphe olmadan, hizmet kalitesi yüksek ve lokasyonu muhteşem bir otel arıyorsanız, “Cumbalı Konak” en doğru adres olacaktır. ( facebook/@cumbalikonak veya instagram/cumbalikonak)
İlk akşam yemeği için tercihimiz, son gelişimde olmayan, ama son yılların gözdesi olan Alaçatı Port. Bir çok restoran ve barı barındıran çok kaliteli ve keyifli bir mekân olmuş. Ferdi Baba’ya gittik biz bu keyfi arttırmak için, özellikle söylüyorum yer ayırtırken, tam deniz kenarı masa istiyorum diye belirtirseniz, teknelerle iç içe, denizin üstünde yemek yiyormuş hissi veren bir deneyim sizi bekliyor olacaktır 🙂 Ferdi Baba bence oldukça pahalı ama bir o kadar da iyi mutfağa sahip bir balıkçı. Değişik lezzetler ( balık sucuğu denenmeli, ballı bademli helvayı unutamıyorum 🙂 ), tadında mezeler ve taze balık arıyorsanız, doğru adrestesiniz. İki kişi içkili akşam yemeği için ödediğimiz 320 TL oluyor, bu da fiyat referansınız olsun.
Yemek sonrası soluğu Alaçatı sokaklarında aldık, özlemişim, dolaştık, dolaştık, o kadar büyümüş ve gelişmiş ki, her sokakta sizi ayrı bir sürpriz bekliyor. Hacımemiş keşfimizi sonraki akşama bırakıp geceyi son yılların gözde mekânı “Tektekçi” de bitiriyoruz. Bayılıyorum ben bu Tektekçi’ ye. Shot sever biri olarak, özellikle tatlı şekerli olan alternatifler beni benden almaya yetiyor.
Menülerinde sınırsız çeşit var, hepsinden denemeye çalışsanız herhâlde gecenin sonunu hatırlama şansınız olmaz. Ben Hoyhoy, Paşam ve Bitik’çiyim:) Alaçatı’ nın içinde ufak bir avluda hizmet veren Tektekçi bence geceyi eğlenceyle bitirmenin “Tek” adresi olabilir 🙂 Kafalarda hafifçe kuşlar uçuşmaya başlamışken otele yürüyerek dönebilmekte bu tatilin en büyük kıyağı olsun 🙂
Asma Yaprağı ve Şerefe Meyhane deneyimlerimizi özetleyen diğer gün postları yakında!
Sevgiyle Kalın,
Pinkkleo