Venedik’ten başlayan gezimizin son durağı Bologna. Malesef çok keyfili ve muhteşem bir havayla başlayan tatilimizin son iki gününün yağmura tutulması ve bu günlerinde Bologna’ya denk gelmesi şehrin hakkını verememizin başlıca nedeni oldu. Soğuk ve yağmur zaten kasvetli olan bu krmızı şehri daha da yoğunlaştırdığı için malesef Bologna benim anılarımda en sıkıcı İtalya şehri olarak yer alıyor.
Kısa özetle kırmızı renkteki tuğla mimarisi ve italyan mutfağının başkentti sayılmasıyla aklıma iz bıraktı Bologna.
Kızıl şehir olarak ta bilinen Bologna Emilla Romagna bölgesi’nin başkenti. Avrupa’nın en eski üniversitesine ev sahipliği yapıyor , Dante, Erasmur ve Kopernik en ünlü öğrencilerinden. Bir de meşhur Bolonez Sos’un isim babası ve ev sahibi.
Şehir gerçekten çok otantik ve kendine özgü bir şehir, en önemli yapılar Piazza Maggiore ve Piazza Del Nettuno’nun çevresinde bulunuyor. Şehrin kalbi Piazza Maggiore. Burada Bologna’nın sembolü Neptune Çeşmesi’ni, San Petronio bazilikası yanında da Meclis binasını görebilirsiniz.
Neptün ‘ün çaprazında kalan Palazzo del Podesta ise çok ilginç.. Çapraz olarak kemerin altında durun ve birşeyler fısıldayın .. Sizin bile zor duyduğunuz fısıltınız çapraz kemerin altındaki kişinin kulağına öyle net gidiyor ki.. inanamadım.. mutlaka deneyin çok eğlenceli.
Bologna dünyanın toplamda en uzun kemeraltılarına ( portico ) sahip. 3,5 km kadar bir yolu üstünüz kapalı olarak gezebiliyorsunuz. Ayrıca bu porticoların enfes tavanları ve kemerleri insanı büyülüyor. Mutlaka göremeye çalışın. Bİz yağmurdan kaçıp porticolara sığındığımız için bolca görme şansını yakaladık:)
Şehrin en önemli iki yapısı eğik kuleler. Uzun olan Torre degli Asinelli (100 metre boyunda yaklaşık 1.5 metre yatık), kısa olan Torre Garisenda (50 metre boyunda 3.5 metre yatık). Asinelli Kulesine 486 basamağı göze alıp çıkmak serbest:) Yerse diyoruz:)
Piazza Maggiore’nin doğusuna açılan sokaklar meyve-sebze ve şarküteri alışverişi için enfes lezzetler sunan dükkanlarla dolu olan Quadrilatero bölgesi. Bologna’nın günlük yaşamının aktığı kafeleri restoranlar ve mağazalar ile dolu caddesinin adı ise Via dell’ Indipendenza, burda alışveriş imkanı da yakalayabilirsiniz.
Bologna şehri içinde bir minik sırrı da barındırıyor, şehrin sokaklarında yürüken evlerin duvarlarının arasında açılan bir minik pencere dikkatinizi çekebilir, işte tam da burası Via Piella 18 numaradaki küçük pencerenin adı “Venedik Penceresi” olarak adlandırılıyor ve baktığınızda sanki Venedik’teymişsiniz gibi bir manzara çıkıyor karşınıza, ilginçti gerçekten.
Bologna kesinlikle mutfağıyla da ön plana çıkan bir şehir, kente boşuna La Grassa (yağ/şişman) dememişler. En iyi İtalyan yemeklerinden aileler tarafından işletilen zarif trattoria’lara uzanan bir yelpazede, yüzlerce restoran içinden bir seçim yapmak mümkün. Siz yine de lazanya, tortelloni in brodo (et suyu) ve tagliatelle al ragù (et sosu) gibi bütün Bolonez klasiklerini, domuz tercih ediyorsanız harika görünen şarküteri ürünlerini ve peynirlerini tatmadan dönmeyin.