Bayram dönüşü herkese merhaba:) Umarım hepiniz şeker gibi bir bayram geçirmişsinizdir:)

Evet bildiğiniz üzere Pıtırcan, Börülce,Kuzen ve ben Thassos’daydık:)Cumartesi yani Arife günü saat 04:50ta İstanbulda başladığımız yolculuğumuza 08:00’de İpsala sınırında ara verdik. Daha önceki postlarda araç ve pasaport işlemlerinden bahsetmiştim. Biz geçen sene uluslararası ehliyet ve yeşil sigorta yaptırmıştık. Ehliyetin süresi 1 yıllık olduğu için bunu yenilememiz gerekmedi. Sadece 63 Euro karşılığında 15 günlük sigorta yaptırarark sınırdan sorunsuz bir şekilde geçtik. Biz işlemlerimizi geçen seneki gibi yine İstanbul Turing’de yapmıştık, ama yeniden hatırlatayım bu işlemleri sınır kapısında da yapmanız mümkün.

Bu sene geçen seneye göre yoğunluk daha fazlaydı, toplam da 1 saat 10 dakika gibi bir süre içinde iki sınır kapısından da geçerek, Xhanti yoluna doğru ilerlemeye başladık. buraya yaklaşınca zaten tabelalarda “Thassos Ferry” uyarısını göreceksiniz.Christopoli çıkışından çıkıp Keramoti’ye doğru yaklaşık 1.15 dakikalık bir yolculuk yaptıktan sonra 11:00 feribotuna binip adaya geçtik.

İşte güzel ve yeşil ada, yeniden karşımızdaydı:)

Geçen sene oldukça yüksek olan  Türk Aile nufusunun bu sene ikiye katlandığını söyleyebilirim.

Kendimizi resmen geyikli- bozcaada feribotunda gibi hissettik:)

Adaya iner inmez geçen sene de konaklamış olduğumuz “Kamari Beach Hotel” e doğru yola çıktık.Geçmiş seyahatimizin verdiği tecrübe ve bilgiyle yeni misafirlerimiz de bilgilendirmeyi hiç ihmal etmedik:) Limandan 35 dakika sonra oteldeydik. Oldukça acıktığımıziçin ilk iş kendimizi hemen yan otelin tavernası olan “Atrium Taverna”ya atıp karnımızı bir güzel doyurduk:)

  

Akşam yemeğine kadar Potos sahilinin ve havuzumuzun keyfini çıkartıp dinlendik. İlk seferden bu yana kendimi çok yakın hissettiğim bu adada ev konforunda tatil yapabilmenin keyfini çıkarttıım:)

İlk akşam yemeği için tercihimiz Potos sahili oldu. İsmini hatırlayamadığım ama “A” harfiyle başladığından emin olduğum bir balık restaurantında aldık soluğu.

Potos sahilindeki bir iki restauranttan biri zaten, hatta son gece yemek yediğimiz Posedion’un hemen yanıydı sanırım:)

 

Muhteşem karidesler, ahtapotlar, olmazsa olmazım Greek Salad, Feta peyniri, ızgara uskumru, midyeli pilav, kalamarlar ve tadına doyamadığım köz patlıcan salatası:)

 

Daha ne olsun! Hep söylüyorum yine söylüyorum, sadece yemek yemek için bile buraya defalarca gelinir:)

Pazar günü yani ikinci günümüz oluyor, kahvaltımızın ardından Livadi Beach’e gitmeye ordan da öğlen yemeği için Aliki’ye gitmeye karar verdik. Böylece çömezlerimize de adanın tüm güzelliklerini gösterebilecektik.

Livadi geçen sene sadece fotoğrafladığımız ama çok vakit geçiremediğimiz bir koy.

Dağların arasında kalmış olan bu doğal plajın keyfini bu sefer sürdüğümüzü söyleyebilirim.

Kişi başı 2,5 euro karşılığında şemsiye ve şezlonglarımızı alıp yarım gun burda denize girdik.

 

Bol kayalıklı bir bölge ama deniz muhteşem, kesinle denemenizi tavsiye ederim.

Burdan çıkıp öğlen yemeği için soluğu Aliki’de aldık. Tabii bizim çömezlerin karşılaştıkları manzaradan ağızları açık kaldı:)) Yemek için,  yüzünüz denize dönükken sağda biraz tepede kalan restaurantı tercih ettik. 

Ne yesek diye bakınırken, yine bir çok meze ve balık ara sıcağını isterken bulduk kendimizi, bir de arka masada yenilen bir ot dikkatimizi çekmişti.

Önce börülce sandık, denizbörülcesi; sonra gelince ıspanak dedik, tattık o da değilmiş:)

Gördüğümüz masadaki yunanlı gencler bu otun adaya ozgu oldugunu bol lımon ve zeytınyagıyla yenmesı gerektıgını anlatıp afiyetler dilediler:)

Biz de masaya gömüldük. Hesabı istememizle gelen irmik helvası ve karpuz ise günün en güzel anısıydı, sabah kahvaltıda irmik helvası sayıklıyan sevgili börülcemin duaları kabul olmuştu:)

 

Burdan otelimize geri dönüp güneşin batışına kadar çimlerin üzerinde keyif yaptık.

Bu seneye ait Thassos kitabım”Zülfi Livaneli – Serenad”, çok çok iyi bir roman, kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.

Akşam aramıza katılacak olan arkadaşlarımızı karşılamak için Limeneria’ya gittik. Burada Taverna of George ‘da muhteşem bir akşam yemeği ziyafeti çektik.

Yanlış hatırlamıyorsom Palermo isimli Uzo ile tanışmamız da burada oldu.

Yeşil Efe’den biraz daha yumuşak,hafif tatlı, muhteşem bir içkiydi. Minik şişelerde, minik uzo bardakları ile ikram ediliyor, ne kadar içtiğinizi anlayamıyorsunuz bile:)

Burda her zamanki yediklerimizin yanısıra ızgara kalamar denemeye karar verdik.

Pişman olmadık:)

 

Kesinlikle tavsiye ediyorum. Neşeli ve bol sohpetli gecemizin ardından ertesi sabah otelimizin hemen önündeki Potos Beach’de yarım günlük bir deniz keyfi yapıp soluğu bu sefer hem yeniden yemek yemek hem de denizin keyfini çıkartmak için Aliki’de aldık.

Bir önceki harikalar harikası sofrasına yeni tercihler eklendi tabi, bu restaurantın harika et, balık ve domuz eti servis ettiğini tekrar tekrar iletirim. Mutlaka denemenizi tavsiye ediyorum. 

Merak ettiğim Kılıç Balığını burda tatma fırsatım oldu, enfes lezzette ve boyutta ki bu etli balığıburadaki inanılmaz fiyatıyla denemenizi öneriyorum.

Kocaman bir tabağına 8 Euro verdiğimi söylesem heralde inanamakta güçlük çekersiniz, ama evet burası Yunanistan ve burda balık ve türevleri çoook ucuz:)

Aliki’ye 3. gelişim de denize girme fırsatını yakalamış olmak çok güzeldi, bu deneyimi mutlaka siz de yaşamalısınız.

Yarım günümüzü burada geçirdikten sonra güneşin batışıyla beraber Potos’ta yemekte buluşmak üzere yola koyulduk.

3. ve son akşam yemeği tercihimizi geçen sene denediğimiz ve hayran kaldığımız Posedion’ dan yana kullandık. Yemeklerin lezzetini, servis kalitesini ve hızını, güler yüzlerini ve inanılmaz ekonomik hesabı tariflemek için kelimeler bulamıyorum.

9 kişilik muhteşem yemeğin ve 9 şişe uzo’nun ardından ödediğimiz 130 euro değerindeki hesap hepimizi şaşırtsa da, tek kelimeyle muhteşem bir geceydi.

Gecenin sonunu ise restaurantın hemen arkasındaki sokakta bulduğumuz krepçi ile taçlandırdık:)

Nutellalı Krep, iştahın son noktası:)) Doya doya yedik:)

Sonradan aramıza katılan arkadaşlarımız Dedeağaç’ı da görmek için erkenden adadan ayrılınca, son günümüzde adayı keşfetmek için yeniden 4 kişi kaldık..

Hedefimiz ilk günden beri belliydi:) Marble Beach ya da yerel adıyla Saliera Beach. Otelden ayrılmadan bir kaç kişiye sorduk, yol kötü arabanıza yazık olur, isterseniz jeep kiralayın gibi yorumlar aldık, geçen sene de zaten bu yorumlardan dolayı burayı görememiştik. Başta emin olmasakta kendi arabamızla gitmeye karar verip yola koyulduk. Yaklaşık 4 km süren, engebeli, oldukça bozuk bir yol olsa da, emin olun Türkiye hatta İstanbul yollarına alışkın olan bizler için çok da kafaya takılacak bir durum yoktu. Hızı azaltıp dikkatlice gittiğiniz takdirde 20 dakika sonra koya varıyorsunuz.

 

Koyu ilk gördüğümde gerçekten gözlerime inanamadım, bembeyaz bir kumsal ve turkuaz bir su, sanki maldivler gibi.. Hıncahınç dolu, park yeri kadar oturacak yer de bulmak çok zor. Şezlonglar 2.5 euro. Ama yer yok. Bodrum, çeşme beach konseptıne alışık ve hazır olan bizler gözümüze kestirdiğimiz bir loca için fiyat sorduğumuzda yine şaşa kaldık:) 40 euro, tüm gün, hem de 40 euroya kadar tüm içecek ve yiyecekler dahil:)

 

Dünyalar kadar yedik içtik, yattık, yüzdük:) Buraya giderseniz hiç ama hiç düşünmeden localardan birini kiralayıp bu güzel koyun keyfini çıkartın.. Marble Beach Adanın kesinlikle en güzel yeri, yerini bulmak da oldukça kolay.

 

Limenas’a çok yakın Mkrymarios koyu veya otelini bulup giriş kapısının hemen sağ yanındaki orman yolundan aşağıya inmeniz yeterli:)

Burasıyla beraber ada turumuzu tamamlayıp, 17:30 feribotuyla İstanbul’a doğru yola çıktık.

Bayram dönüş trafiği tabiki de bizi de vurdu.

Gelişte 5.5 saat süren yolculuğumuz dönüşte 8.5 saati zorlasa da yolda yemek molası vermemize ve enfes bir tatla tanışmamıza vesile olduğu için şanslıyız:)

Keşan’a 1 km uzaklıkta İpsalaya giderken Keşan Migros’a gelmeden 1 km önce sağda, İstanbul’a dönerken ise Keşan Kipa’yı geçtikten hemen sonra solda “Çamlıbel Restaurant” Muhteşem satır et, ciğer sarma ve pirzolalar sizi bekler:)

Sakın uğramadan geçmeyinnn:)

Bol yemekli Thassos keyfimiz bu kadar, seneye belki yeniden yeni tatlarla ve gizli cennet köşeleriyle yine burada olur:) En azından ben orda olmaya çalışacağım, çünkü şimdiden çook özledim:)

Herkesin 30 Ağustos Zafer Bayramını şimdiden kutluyorum,
Sevgiler,
Pinkkleo

Reklam