4. gün öğlen saatlerinde adaya geldğimiz feribotları kullanarak yeniden Keramoti’ye geçtik.
Bu kadar yolu gelmişken Kavala’yı görmeden dönmek olmazdı. İstikametimizi batıya yönlendirip 40 dakikalık bir yolculukla Kavala’ya vardık.
Şehir küçük bir sahil kasabasını andırıyor. Sakin, durgun, bence biraz da bakımsız ve soluk bi yer.
Osmanlı mimarisinin örneklerini görmek, hatta surlar ve kaleler gibi bizdeki bir çok eski yapının örneklerini görmek, o havayı solumak mümkün..
Ana yolu takip ettiğinizde direkt olarak Kavala Limanı’na varıyorsunuz.
Burada yanyana sıralanmış çok sayıda balıkçıyı, ve limanın hemen üstünde kalan kaleyi gözlemlemek mümkün:)
Kavala Çarşısını gezerken girdiğimiz bir “plak,cd ve kasetçi” dükkanının sahibi yunan bayan ile yaptığımız sohpet paha biçilmezdi. Baba tarafından soyu karadenize kadar uzanan bu bayan Tam bir türkiye hayranı, babaısnın çocukluk hikayelerini dinleyerek tanışım Türkiye ve İstanbul’u.
Giros yani yunan döneri yemek istediğimizi söylediğimizde bizi hiç üşenmeden bir kaç sokak ötede yer alan küçük bir büfeye kadar götürüp en iyisini burda yiyebileceğimizi söyleyip, bir de üstüne en iyi “kavala kurabiyesi “ni nerden alacağımızı tarif ederek sevgiyle vedalaştı. Bizde karnımızı doyurup bol bol kurabiye aldıktan sonra Kavala’dan da bu güzel anıyı cebimize ekleyerek vedalaşıp Dedeağac’a doğru yola koyulduk. Kavala’nın yüksek tepelerinden muhteşem liman manzarasını ve tam karşıda büyük ihtişamıyla duran Thassos’u son kez görmeyi de ihmal etmedik tabi 🙂
Sınıra çok yakın olan Dedeağaç’ta son molamızı vermek için durduk.
Dedeağaç bana göre marmaradaki turistik bölgeleri andıran, tekirdağ, marmara adası ve erdek karışımı bir yer 🙂
Dedeağac’ın dikkat çekici özelliği, çok fazla sayıda cafe ve barı barındıran uzun ve lüks caddelere sahip olması.
Bizde burdaki cafelerden birinde son kahvemizi içerek 20 dakika uzaklıktaki Türkiye sınırına doğru ilerlemeye başladık. Sınırdan geçmeden hemen önce free shop’ta vakit geçirmeyi ihmal etmedik tabiki 🙂 birşey almadık merak etmeyin, burda balandırarak anlatmayacağım 🙂
Bana sorarsanız burdan almaya değer bir şey yok. Şehir içindeki marketlerden içki, çikolata, zeytinyağı, bal, sabun gibi bir çok ürünü çok daha ucuza edinebileceğiniz tüyosunu da vermek isterim.
Arabayla seyahat etmenin verdiği keyfin yanı sıra, kültüründen ve doğasından çok da uzak olmadığımız bu güzel yöreleri görmek, sevdiğimiz tatları tekrar tekrar deneyebilmek, İstanbul’a bu kadar yakın mesafede Bodrum veya Çeşme’den çok daha uygun fiyatlara tatil yapabilmek bizi çok keyiflendirdi. Bunlar sizin de ilginizi çekerse düşünmeden ilk durağınız Thassos olsun diyorum:)
Sevgiyle kalın,
Pinkkleo